Dostoyevski'nin 1875 yılında yayımlanan ve yazarın beş büyük romanından biri olmasına rağmen çoğu zaman "Suç ve Ceza" veya "Karamazov Kardeşler" gibi eserlerin gölgesinde kalan "Delikanlı", yazarın en kişisel ve en karmaşık aile dramlarından biridir. Roman, diğer büyük eserlerinden farklı olarak, olayları birinci tekil şahıs ağzından, yani başkahramanın kendi anıları ve itirafları üzerinden anlatır. Bu yapı, eseri, on dokuz yaşındaki Arkadiy Makoroviç Dolgorukiy'in zihninin içine, onun tüm ham, çelişkili ve ateşli düşüncelerinin kalbine yapılmış bir yolculuğa dönüştürür. Eser, bir "bildungsroman" (yetişme romanı) formunda, kimlik arayışı içindeki bir gencin, parçalanmış bir ailenin ve ahlaki olarak çökmekte olan bir toplumun ortasındaki varoluş mücadelesini konu alır.
Konu
Romanın merkezinde Arkadiy'in hayatına yön veren iki temel unsur bulunur: gayrimeşru bir çocuk olmasının getirdiği derin utanç ve bu utançtan kurtulmak için geliştirdiği "fikri". Arkadiy, yasal olarak annesinin kocası olan ve bir gezgin derviş gibi yaşayan Makar Dolgorukiy'in oğlu olsa da, biyolojik babası soylu ve toprak sahibi Andrey Petroviç Versilov'dur. Bu "kötü evlat" damgası, Arkadiy'in tüm benliğini şekillendiren, onu hem gururlu hem de aşırı alıngan yapan bir yaradır. Bu yarayla başa çıkmak için kendine bir hedef koyar: Bir "Rothschild" olmak. Ancak onun bu "fikri", basit bir zengin olma arzusundan çok daha derindir. Arkadiy için para, toplumun onu yargılamasının önüne geçecek bir güç, kimsenin nüfuz edemeyeceği bir bağımsızlık kalesi ve aşağılanmış onurunu tamir etme aracıdır.
Arkadiy, bu fikrini hayata geçirmek için St. Petersburg'a, daha önce hiç tanımadığı biyolojik babası Versilov ve onun karmaşık ailesinin yanına gelir. Bu andan itibaren roman, Arkadiy'in babasını anlama ve onun tarafından kabul edilme yönündeki çalkantılı mücadelesine odaklanır. Versilov, Dostoyevski'nin yarattığı en esrarengiz ve en çelişkili karakterlerden biridir. O, bir yanda Rus halkının derin Ortodoks inancına ve maneviyatına bağlılık duyan, diğer yanda ise Avrupa'nın ateist ve akılcı felsefesine hayran olan, bu iki dünya arasında parçalanmış bir aristokrattır. Arkadiy'in babasına duyduğu ilişki de bu ikilikle maluldür; ona hem hayranlık duyar hem de ondan nefret eder, hem sevgisini kazanmaya çalışır hem de onunla rekabete girer.
Bu kaotik baba-oğul ilişkisinin etrafında, Dostoyevski'nin "tesadüfi aile" olarak adlandırdığı, geleneksel bağların koptuğu, herkesin kendi tutkularının peşinden sürüklendiği bir karakterler ağı örülür. Bir yanda Arkadiy'in annesi, Versilov'un metresi olan ve her türlü aşağılanmaya sessizce katlanan, saf bir Hristiyan sabrı ve sevgisinin timsali Sofya vardır. Diğer yanda ise Arkadiy'in yasal babası, romanın sonlarına doğru ortaya çıkan ve halk bilgeliğini, basit ve sarsılmaz bir imanı temsil eden gezgin derviş Makar Dolgorukiy bulunur. Makar'ın varlığı ve anlattığı hikâyeler, Versilov'un entelektüel kibrinin ve ruhsal azabının tam zıddı olan, toprağa ve inanca bağlı bir yaşamın ahlaki pusulasını sunar.
|