Dostoyevski'nin 1859 yılında, Sibirya sürgününden döndükten sonra kaleme aldığı iki eserden biri olan "Stepançikovo Köyü ve Sakinleri", yazarın on yıllık suskunluğunun ardından edebi dünyaya güçlü bir dönüş yaptığını müjdeleyen, trajikomik unsurlarla dolu parlak bir romandır. Bu eser, Dostoyevski'nin daha sonraki büyük romanlarında görülen derin felsefi sorgulamalardan ziyade, insan karakterinin en abartılı ve en gülünç yönlerini, Molière'in "Tartuffe"ünü andıran bir tonda, usta bir toplumsal hicivle ele alır. Roman, dış dünyadan tamamen soyutlanmış bir taşra malikânesini, adeta bir tiyatro sahnesine dönüştürerek, zorbalık ve uysallık arasındaki tuhaf ve yıkıcı ilişkiyi inceler.
Konu
Romanın olayları, anlatıcı Sergey Aleksandroviç'in, iyi kalpli ancak zayıf iradeli amcası Albay Yegor İliç Rostanev'in Stepançikovo'daki malikânesine gelişiyle başlar. Sergey, malikâneye adım attığı andan itibaren, evin tüm düzeninin ve ahalisinin ruh halinin Foma Fomiç Opiskin adında, son derece narsist, ikiyüzlü ve manipülatif bir adam tarafından yönetildiğini dehşetle fark eder. Foma Fomiç, eskiden Albay'ın merhum annesinin evinde yaşayan, hor görülen bir soytarıyken, şimdi kendisini ahlaki bir önder, bir edebi deha ve manevi bir rehber ilan etmiş ve tüm malikâneyi mutlak bir tiranlıkla yönetmektedir. Sürekli olarak erdem, fedakârlık ve alçakgönüllülük üzerine vaazlar verirken, kendisi en küçük bir eleştiriye bile tahammül edemeyen, herkesin kendisine tapınmasını bekleyen kibirli bir despottur.
Romanın ana gerilimi, Foma Fomiç'in bu sahte ahlaki otoritesini sürdürme çabası ile Albay Rostanev'in kişisel mutluluğunu arama arzusu arasındaki çatışmadan doğar. Albay, evdeki mürebbiye olan genç ve onurlu Nastenka'ya derinden âşıktır ve onunla evlenmek istemektedir. Ancak bu evlilik, Foma Fomiç'in kurduğu ahlaki düzene bir başkaldırı anlamına geleceği için, Foma tarafından şiddetle reddedilir. Foma, Albay'ın bu arzusunu "ahlaksızlık" ve "nankörlük" olarak damgalayarak, onu duygusal şantaj ve bitmek bilmeyen nutuklarla psikolojik bir cenderenin içine sokar. Evdeki herkes, Foma'nın gazabından korkarak bu absürt oyuna katılır ve Albay'ın mutluluğunun önünde bir engel haline gelir.
"Stepançikovo Köyü", despotizmin sadece kaba kuvvetle değil, aynı zamanda ahlaki ve entelektüel görünümlü bir manipülasyonla nasıl kurulabileceğinin ve iyi niyetli insanların zayıflıklarının bu tiranlığı nasıl beslediğinin kusursuz bir analizidir. Albay Rostanev'in Foma'ya karşı duyduğu abartılı saygı ve suçluluk duygusu, Foma'nın en büyük silahıdır. Romanın doruk noktası, Albay'ın nihayet sabrının taşarak Foma Fomiç'i evden kovduğu an olsa da, Dostoyevski hikâyeyi basit bir zaferle bitirmez. Albay, bu isyanının hemen ardından derin bir pişmanlığa kapılır ve Foma'yı geri getirmek için yalvarır. Foma, daha da büyük bir zafer kazanmış olarak geri döner ve lütfedip Albay'ın Nastenka ile evlenmesine "izin verir". Bu ironik son, zorbalık ilişkilerinin ne kadar karmaşık ve köklü olabileceğini, kurbanın zorbaya olan bağımlılığının kolayca kırılamayacağını gösterir. Eser, yüzeyde bir komedi olsa da, derinlerde insan ruhunun en karanlık ve en anlaşılmaz dinamiklerine dair ciddi bir inceleme sunar.
|