Dostoyevski'nin 1848 yılında, Sibirya sürgünü öncesi döneminin en dokunaklı ve ahlaki derinliği en yoğun öykülerinden biri olan "Dürüst Hırsız", yazarın en sevdiği temalardan olan günah, vicdan azabı ve kefaret kavramlarını, toplumun en alt basamağındaki bir karakterin trajedisi üzerinden inceler. Öykü, bir "hikâye içinde hikâye" tekniğiyle kurgulanmıştır. Ana anlatıcı, evine geçici bir süreliğine yerleşen ve eski bir asker olan Astafy İvanoviç adındaki yardımcısından, başından geçen unutulmaz bir olayı anlatmasını dinler. Astafy'nin anlattığı bu hikâye, öykünün asıl kalbini oluşturan, Emelyan İliç adındaki sefil ve alkolik bir adamla olan ilişkisidir.
Konu
Astafy’nin hikâyesi, bir gün bir meyhanede tanıştığı, kimsesiz ve perişan haldeki Emelyan’a acıyarak onu evine almasıyla başlar. Emelyan, iradesi tamamen alkol tarafından ele geçirilmiş, çalışamayan, sürekli yalan söyleyen ve hayatta hiçbir tutunacak dalı kalmamış zavallı bir adamdır. Astafy, tüm kusurlarına rağmen Emelyan’a karşı bir baba, bir ağabey şefkatiyle yaklaşır; onu besler, giydirir ve alkolizmin pençesinden kurtarmaya çalışır. Ancak tüm çabaları boşa gider. Bu tek taraflı ve yorucu ilişki, bir gün Astafy’nin çok sevdiği pantolonlarından birinin ortadan kaybolmasıyla bir kırılma noktasına ulaşır. Astafy, hırsızın Emelyan olduğundan neredeyse emindir, fakat onu suçladığında Emelyan gözlerinin içine bakarak masumiyetini haykırır.
Bu andan itibaren öykü, basit bir hırsızlık vakasının çok ötesine geçerek derin bir psikolojik gerilime dönüşür. Asıl mesele çalınan pantolon değil, iki insan arasındaki güvenin yıkılması ve işlenen günahın yarattığı vicdani yüktür. Emelyan, hırsızlığı inkâr etse de, bu yalanın ağırlığı altında ezilmeye başlar. Artık Astafy’nin yüzüne bakamaz, neşesini tamamen yitirir ve kendini daha da fazla alkole verir. Bu küçük ve değersiz hırsızlık eylemi, onun zaten zayıf olan ruhunda onarılmaz bir yara açmıştır. Dostoyevski, Raskolnikov'un devasa suçunun yarattığı vicdan azabının bir minyatürünü, Emelyan'ın bu basit hırsızlığının ardından yaşadığı ruhsal çöküşte gözler önüne serer. Suçun kendisinden daha yıkıcı olan, o suçu inkâr etmenin ve ihanet edilen güvenin yarattığı sessiz işkencedir.
Öykü, Emelyan’ın bu ruhsal çöküşe dayanamayarak yatağa düşmesi ve ölüm döşeğine gelmesiyle trajik bir sona ulaşır. Can çekişirken, son nefesini vermeden önce Astafy’e pantolonu kendisinin çaldığını fısıldayarak itiraf eder. Bu itiraf, Emelyan’ın "dürüst" olduğu tek andır ve ruhunun kurtuluşu için attığı son çığlıktır. Astafy, onu tüm kalbiyle affeder. "Dürüst Hırsız", en düşkün, en günahkâr insanın içinde bile bir vicdan kırıntısının var olduğunu ve bu vicdanın eninde sonunda kendini gösterdiğini savunan güçlü bir Hristiyan alegorisidir. Dostoyevski'ye göre bir insanı insan yapan şey günahsızlığı değil, günahının farkına varıp af dileme kapasitesidir ve bu kapasite, Emelyan gibi toplumun dibine vurmuş bir ruhta bile mevcuttur.
|